Niğde ili, ilk olarak M.Ö. 612’de Kimmer’ler tarafından kurulmuştur. Sırasıyla, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde de kullanılmıştır. Kapadokya Bölgesi’nde bulunan kent, güneyinde Antalya, Mersin, Adana gibi kıyı illerine komşudur. Şifalı su kaynakları ve pek çok içmece-kaplıcaya sahip güzide bir Anadolu kentidir.
Kentin etrafı, Milli Park haline getirilmiş Aladağlar, Toros dağları ve volkanik Hasan dağı ile çepeçevre çevrilidir.
Bu özellikleri nedeni ile kentimizdeki kültür turizmi, sağlık turizmi, dağ sporları-trecking/kamp faaliyetleri eşsizdir.
Kent merkezinde, M.Ö. 612’den beri mevcut tarihi bütün zenginliği ile sergileyen Niğde Müzesi mevcuttur. Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlıdır.
Kent merkezindeki ilk yerleşim yerleri olan ve Eski Niğde olarak adlandırılabilecek tarihi Niğde Taş Evlerinin bulunduğu sokakta bazı evler, Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesince orijinaline uygun olarak restore edilmiş olup, gezi severlere, günümüzde, tarih kokan sokaklarda yürüme fırsatı sunmaktadır. Ayrıca, restore edilen taş evler konukevi haline getirilmiş olup, uygun fiyatlarla konaklamaya açıktır.
Tarihi Niğde Kalesi içerisinde Alaaddin Camii ve bu caminin giriş kapısının bulunduğu cepheye işlenmiş Taçlı Kadın Başı eşsizdir.
Gümüşler Örenyeri ve Manastırı, dünyada ilk Gülümseyen Meryem freskini içermektedir.
Romalılar tarafından içme suyunun kemerler üzerinde şehre taşındığı Roma havuzu ve Tyana su kemerleri, kentin Kemerhisar ilçesinde bulunmaktadır.
“Han Duvarları” şiirinin yazarı Faruk Nafiz ÇAMLIBEL’in, şiir içerisinde bahsettiği kervansaray olan, Öküz Mehmet Paşa Kervansarayı, Niğde ilinin Ulukışla ilçesi içerisinde bulunmaktadır.